Yanık şoku makro ve mikro düzeyde sirkulasyon oluşumunu sağlayan bir süreçtir. Mediatörler genel olarak venüllerle zar bütünlüğünün sisteminin bozulması sonucu etkilerini gösterirler.
Histamin termal injury sonrası yükselmiş kapiller geçirgenliğin ilk döneminden sorumludur. Oluşmuş problemden sonra derideki yanık mast hücrelerden salınır.
Yanık şoku hipovolemik olduğu gibi aynı zamanda da hücresel bir şoktur. 12-24 saat içinde majör termal hasarları ve 8-12 saat içinde daha küçük yanıklar formasyonu oluşur.
Resüsitasyonun yeterli olması oluşan ödemin ilerleme hızına göre değişir. Yanıkta hemen sonra bütün vücut kapiller permeabilitesinde yükseliş majör etmendir. Ödemin ilk 1 saatinde histamin ve bradikin başlıca role sahiptir.
Vücudumuzdaki yanık %20’den daha fazla alana sahipse NG tüp yanık tedavisi uygulanmalıdır. Oluşumdan sonraki ilk 48 saat içinde oral sıvı uygulanmamalıdır. Bunun nedeni ileusun mevcut olmasıdır. 48 saatin sonunda hasta yeniden kontrol edilmelidir.
Yanıktan sonraki ilk 24-48 saatlik olan süreçte resusitasyon periyodunu takiben olması gereken idrar çıkışı yetişkin ve çocuklarda farklılık gösterir. Yetişkinler için 1500-2000 ml, çocuklar için 3-4 ml olmalıdır.
Yanıkta Hipovolemik Şok Neden Olur?
Yanık sonrası hücresel değişikler meydana gelmektedir. Tüm dokularda hücre zarında geçirgenlik azalmasıyla birlikte içerdeki sodyum miktarı artar. Bunun sonucunda hücreler şişmeye başlayarak ödem oluşturur.
Vücutta oluşan bu ödemlerin artmasıyla dolaşımdaki sıvı kaybına bağlı olarak hipovolemik şok gelişir. Kan akımı yavaşlar, kalp atım hacmi azalır, tüm dokularda pompalama yetersizliği meydana gelir.
Hipovolemi ile birlikte böbrek kan akımı ve idrar miktarı azalır. Müdahale edilmediğinde şokun ileriki seviyelerinde su kaybı daha çok artarak geri dönüşümsüz olarak organ veya doku hasarlarına sebep olabilir. Bu sebeple yanık hastalarında ilk ve acil yardım büyük önem taşır.
İlginizi çekebilir:
Yanık Sonrası İyileşmiş Yaraların Takibi
Doçent Doktor Tayfun Türkaslan İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. Mezun olduğu yıl Tıpta Uzmanlık Sınavında (TUS) başarı gösteren hekim, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’nda uzmanlığa başlamıştır. 1997 sensinde İngiltere’nin St James Seacroft University hastanesine geçen hekim burada çalışma ve araştırmalarda bulunmuş, uzmanlık sürecinin ardından tıbbi deneyimlerini ülkemizde sürdürmüştür. Yurtdışındaki bilimsel kongre ve sertifikasyon süreçleri sonrasında ihtisasını tamamlayarak Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı ünvanı ile İstanbul Yavuz Selim hastanesine atanan hekim, 2 yıla yakın bir süre burada görev yapmıştır. Eski ismi ile Vakıf Gureba, yeni ismi ile Bezmi Alem üniversitesi’nde 7 yıl görev yapan hekim 2010 yılı itibariyle Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi alanında Doçent unvanını almıştır. Doç. Dr. Tayfun Türkaslan; hali hazırda kurucusu olduğu Estetikport Estetik Cerrahi kliniğinde profesyonel tıbbi hizmetlerini hastalarına sunmaktadır.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!